sevgiliye mektuplar




 

aciz iki yüreğiz..sen ve ben

Sende kendimi görmek ürkütür beni…

Arkadaşımsın, canımsın…

Yüreğimi paylaştığım, ama sınırları aşamayansın…

Herkes gibisin… Âilem desem değil, ben desem değil, sen tam ortadasın…

Yürümek ve ardımızda koca seneleri devirmek…

Bir edeb hikâyesi yazmak hayalim seninle!

Alnım açık, her ânım, konuştuğumuz kelâmlar dizilir gözlerimin önüne..

Sonra düşünürüm, seni bu beden üzdü mü diye?

Aynaya bakarım… Konuşurum kendimle, gözlerimle ve sonra kalbime ilişir gözlerim…

Seni ararım… Kapladığın yer kadar büyür gözlerim!

Ve sonra hâtıralar kendilerini sergiler ve «İzle bizi!..» derler!

Ellerim senden uzak olmamalı, ama ellerini de sarmamalı! Hep yan yana durmalı…

Arkadaşımsın… Canımsın...

Ama sözlerimiz edebi aratmamalı! Bir hikâyesi olmalı beraberliğimizin…
Bir dâvâsı ve de sevdâsı olmalı bu yüreklerin! Menfaat kokusundan kendini
arındırmış temiz bir sayfa konmalı adı… Yazın sıcaklığı kadar samimi olmalı
sevgimiz, ama eylül kadar derin olmalı kalplerimiz, kış kadar beyaz gözükmeliyiz
ve sonbaharın geleceğini unutmadan edebimizi ve de dengemizi muhafaza etmeliyiz…

Kilitlemeliyiz güzel duygularımızı, hırsızların hain bakışlarına teslim etmemeliyiz.
Olur da bir gün küskünlük mevsimi gelirse diye, Rabb’in rızasını gözetmeliyiz…
Ve hoş görmeliyiz sabırsız dakikaları… Biz arkadaşız diye cesaretin esiri olmamalıyız!
Tâviz vermemeliyiz benliğimizden…

Arkadaşımsın… Canımsın..

Ama sen de yabancısın… Arkadaşlıklar sonsuzluk için edebe muhtaçmış… Sen ve ben…
Bu deryanın içinde susuzluğumuzun farklında mıyız? Samimiyetimizin doruklarında edebi
unutmakta mıyız?! Laubâlilik karışmamalı arkadaşlığımızın esen sevgi rüzgarına…

Yalanlar korkmalı bizden… İpleri hep dengede tutmalı;ne düğümlenmiş, ne de gevşek olmalı…
Harflerim çekinmeliler ağzımdan sana doğru yola çıkarken... Seni üzmekten ve edebi
ürkütmekten korkmalılar cümle olurken… Bir kristal olmalı kalplerimizin arasında…
Perdesiz ve kırılgan… Gösterişli ama nârin olan… Ve hikâyemizin adı, kırmadan ardımızda
bırakmak olmalı kristali…

Çok şey beklememeli birbirimizden… Sadece sevmeli ve sadece gerektiğinde gönlünde
gezmeli ve bizi gören gözler Allah rızâsı için sevmenin tarihini seyretmeli!

Ve bir kız çocuğu büyütmeli sevgimizden… Ona paylaşmanın kıymetini ve edebi öğretmeli...
Adı sevgi olmalı… Ve kristalden bahsetmeli… Küçük yüreğine fısıldamalı kristalin
kırılganlığını ve iki kalp arasındaki önemli varlığını… bir gün yaşlı gözlerimiz
ebediyetle tanışırken ardımızda bırakacağımız hâtıralarımız bize teselli olmalı…
Ve zamanı gelince küçük kıza emânet etmeli kristali ve nice kalplere yakışacak
olan sevgi dolu hikayemizi... Sıcacık yatağımızda sonsuzluk için ayrı düştüğümüzde
kırmadan tamamladığımız bu hikâyeyi hatırlamalı yüreklerimiz.

Ve ölsek de, bitmeyen sevgimiz ile gönülleri fethetmeliyiz.
Çünkü biz sevgiyi kaynağından içmeyi isteyen, sadece Rabbin rızâsı için seven
ve bize verilen bu kalp emânetlerine layık olduğu değeri vermek isteyen âciz iki yüreğiz…
Sen ve ben… Sen, ben ve devirdiğimiz senelerimiz.

Arkadaşımsın, canımsın…
Sonsuzlukta da yanımda olman için duâ ettiğim, kalbimin karşı kıyısısın… 






Sen gittin.. Bir zifiri karanlık, bir zından yalnızlığı, ağır bir boşluk bıraktın geride. Gittin ve dönmeyeceksin bir daha. Haklısın gidişinde, bu aşkı bitirmekte haklısın. Tek söz söyleyemedim. Yüzüne bakamadım. Karşında ağlamadım. Eridim, tükendim, bittim. Sonsuzlukta bir insan nasıl olur.. sesi soluğu nasıl duyulur?

Elveda aşkım.. Elveda sevgilim. Sen kendini hiç böyle gereksiz, böyle değersiz, böyle yapayalnız hissettin mi? Ayrılık ölüm kadar acı ve soğuk.Aynalara bakıyorum. Aynada gördüğüm ben değilim. Gözlerim cehennem ateşi.. dudaklarım mühürlenmiş. Ellerim titriyor. Yüreğim kızgın demirlerle dağlandı. Yokluğunun bedeli çok ağır sevgilim.

Sevinçlerim, hayallerim, umutlarım, renkli dünyam elveda.. Elveda yaşamak.. Yaşamın anlamı elveda. Kimse farkında değil yokluğunun. Sensiz ne hallerde olduğumu kimse bilmiyor. Anlamıyor yitip giden bir aşkın kederini.

Düne kadar en yücesini yaşadım mutluluğun, ayaklarımın altından kayıp gidiyordu toprak, denizlerin ovaların üstünde uçuyordum. Güneş kadar yakındı bana aşk. Güneş kadar sıcak ve parlak. Bıraktın birdenbire, kanatlarım kesildi. Hızla çakıldım yere, boşluğun içindeyim, şimdi hiçbir şeyim.Oysa dünyanın en zenginiydim. Bütün çiçekler bizim için açardı, bizim için ballanırdı meyveler, ekinler bizim için bereketli, sular bizim için çağlardı. Şimdi toz duman içinde kızgın bir çöldeyim. Yönümü yolumu şaşırdım. Sam rüzgarlarına bıraktım gövdemi, sürüklenmekteyim.

Sen bensiz nasılsın, bilmiyorum. Rahat mısın, mutlu musun, bu kadar çabuk beni unutur musun?.. Nasıl birden mazi olursun?

Düne kadar gözlerinden aşkı içtiğim, dudaklarında yüreğimi erittiğim, uğruna bıçaklar çekip dünyaya meydan okuduğum ey sevgili nerdesin? Kimlesin?.. kimlerlesin?.. Kimlerle oynaşır gönül eğlersin? Ben burada, terk edip gittiğin yerdeyim.

Elveda aşkım.. Elveda birtanem.. Elveda sevgilim! Elveda sana..
 

 



 

 

 

GÖNDERİLMEYEN MEKTUP

Göndermeyeceğim bir mektuba başlıyorum yine.
Yine bir yola koyulmuş, saymaya başlıyorum kesik yol çizgilerini.
Birleştirip upuzun bir beyaz şerit oluveriyor, sana çıkıyor yine sonu.
Henüz terk etmemişken şehrimi, akılma düşüyor şimdiden bıraktığım sıcak ellerin.
“Rüya gibi her hatıra, her yaşantı bana. Ne bulduysa kaybetti gönül aşktan yana.
Ağlama, değmez hayat, yazık göz yaşlarına...” çalıyor fonda ve ben tüm gün kendi
kendime bunu mırıldandığımı hatırlıyorum, gülümsüyorum. Biraz komik buluyorum,
acıyorum nedense biraz da. Ne gündü ama! Umutlu uyandım gündüze, sonra canım sıkıldı,
paniğe kapıldım, stres oldum, rahatladım ardından, sevindim, yine hayal kırıklığına uğradım,
şaşırdım, üzüldüm, ağladım anlamsızca, sonunda yalnız kaldım, sevdiklerimle olduğumda da
silinmedi kafamdakiler ve kabul etmişken her şeyi, mutlu oldum birden. Kahkahalarım
gözlerimden taştı. Kavuştum sevgiye yine, yeniden. Önemsiz olmadığımı hissettim.
Dilimden düşmeyen bu şarkının bulması gibi beni burda, tüm bunların da henüz
bilmediğim ve belki de hiçbir zaman anlayamayacağım birer sebebi vardı.
Ve hepsi seni taşıyordu üzerinde sevgili.
Hepsinde sen barınıyordun en çok, sebep sen olmasan da.
Sensiz başlayıp devam eden ve tam ortasında yer ediverdiğin
bu günüm şehrim gibi somutluğunun da geride kalmışlığıyla sürüyor işte.
Anlayacağın sevgili, stoklardan kullanmaya başladım bile.
Yine şekersiz yudumladığım kahvem boğazımı yakıyor ve fark ediyorum ki
ellerimde kalan tadından tat alıyor. Henüz kokun uçmadı üzerimden.
Görsen, hala sıcaklığın ısıttığın ellerimde. Ve terk etmedi henüz gözlerime
emanet ettiğin ışık beni. Görsen, ah bir görsen(!), kamaşırdı gözleri herkesin.
Sabaha başka bir iklime varmış olacağım sevgili. Güneş önce gözlerine değip,
parladıktan sonra saçlarında, günüme doğacak ve aralanıverecek gözlerim seni
saklayarak ve özleyeceğim deniz yeşiline çalan gözlerini daha o zamandan.
Eve çoktan varmış olmalısın. Uzatmış ayaklarını bilmem hangi filmi izlerken
televizyonda düşünmüyorsan eğer beni, kulakların çınlasın. Aklındaysam şayet,
düşsün ateşim yüreğine ve hisset(!) nasıl da seninleyim ben.
Artık uyumalıyım sevgili. Göz kapaklarım geçen geceden de kavuşamamışlığın
ağırlığını barındırıyor kirpiklerinin arasında. Hem başka bir iklimin
davetlisiyim sabaha, başka yüzlerin ve denizin. Hazırlanmalıyım.
Üzülme sen, sakın! Yumduğumda gözlerimi,
dopdolu olacağım seninle. Saklısın orda, üşüme...



YOKSUN..


Sensiz geçen bir günüm daha be gülüm ömrüm sensiz tükeniyor ben sensizim mutsuzum huzursuzum.....
Hayat senmişsin yaşamak senmişsin Hani bana gülüm derdin bebeğim derdin duyamıyorum
artık duyamıyorum gecelerin sessizliğinde sensiz ağlıyorum hiç dinmeyecek gözyaşlarım
başlıyor ve hiç bitmiyor Hasretin öldürdü be aşkım yaşamak gelmiyor içimden
sensiz tat alamıyorum hiçbirşeyden umudum kalmadı duygularım bitti
hayat bundan sonra benim için sadece mantık duygularım seni bana
kaybettirdi artık onları sevmiyorum Ben bende bittim be gülüm hayat
boş benim için İnşallah mutlu olursun Bundan sonra.Ama bilki sevgilim
beraber öleceğiz. Ben seni Hep hissediyorum benim sende yüreğimin yerini
biliyorum sen benim herşeyimsin...Ben seni sensiz sevdim be gülüm halada öle...
hepte öyle olacak bigün ben evlensemde çocuğum olsada hep öyle olacak ama hep
isterdimki senden bi parça dünyaya getirim bi bebeğimiz olsun senin ve benim ama
olmadı sevgilim....Sen yoktun hala yoksun ama hep kalbimdesin nerde el ele
bi sevgili görsem aklıma sen geliyorsun Kaçamak yaptığımız günler gecenin bi saatinde gezmeler...
CESARET İSTEYEN GECENİN Bİ SAATİ:)
Gülüm ben sevdanın sevginin oturduğu sokakta oturuyorum. Beni ararsan orda bulursun.
Seninle bitmeyecek bi sevgimiz aşkımız vardı anlatılamayacak kadar adımızı Leyla mecnun
katmışlardı Bizde onlar gibi kavuşamadık be gülüm sonumuz onlar gibi bitsin istemedim ama
bu sölediklerim nafileydi ne kadar çaba göstersemde olmadı BİTTİ!!!
Hayatımdaki sevmediğim kelimeden biri bunun içinde sende varsan
o benim için daha kötü ama inanıyorumki kıyamet günü geldiğinde
beni uyandıracaksın Ben seni sensiz sevdim gülüm...
Neden bu kadar sevdim bilmiyorum ama kendimi senden
alamıyordum olmuyordu sensiz Nefesimdin Vazgeçilmezimdin.....
Dünyamdın evrenimdin Ruh eşimdin ama YOKSUN YOKSUN YOKSUN
Bundan sonrada olmayacaksın Öbür Dünyada Kavuşuruz Be gülüm
İnanıyorum ki Ben Sevenler orda kavuşur derler ben inanıyorum
ve kavuşacağımıza inanmak istiyorum aşkım benim
Hoşçakal Şimdilik sonsuz aşkım sonsuz RUH EŞİM....
HERŞEYİM.....BEBEĞİM....ßİTANEM.....GÜLÜM......
SANA GELMEDİĞİM GÜN ÖLDÜĞÜM GÜNDÜR GÜLÜM.....
BEN SENSİZ ARTIK BİR HİÇİM.........
MUTLU OLAMIYORUMMMMMMMMMMMM.......
YAŞAMA SEBEBİMDİN AMA ARTIK YOKSUN!!!!!!!!!!!!
SENİ SEVİYORUM SENİ HEP SEVDİM HEP DELİCESİNE SEVECEĞİM......

 

 

 

 

 

 

... Yaklaşan Ölüm ...

 

Üşüyorum:hüzün şarkıları söyleyen bir Sonbaharın zemheriye dönüşmesinin verdiği,
fani bir üşüme hissi değil bu sevdiğim ve ellerim buz kesmiş olmasına rağmen,
ıssız bir gecede yokluğuna mahkum bir ruhla seni yazarak unutuyorum üşümüşlüğümü...
Yoruldum artık biliyor musun? Tek taraflı bir hayatı omuzlamaktan, hayatın yükü altında
ezilmekten; birilerini arayıp sormaktan, anlatamayıp dinlemekten, sevmekten, seni beklemekten,
her yeni güne belkilerle başlamaktan, sadece hıçkırıklarımı kendim duymalarımdan yoruldum
ve sefaletin zincirleriyle hapsedilmiş bir aşkın yalnızlığında tükendim. Sabret diye diye
erittim sabır taşlarını, bir an ümitsizliğe düşsem hayalin çıktı karşıma, gözlerine baktım
ve kendimi yerli yerinde bulunca güzel gözlerinde, güç aldım acıların binlerce çeşidine karşı
ama sabredecek gücüm kalmadı, hayalinin gözlerinde duramadım sevgili.

Oysaki nasılda ihtiyacım var sana, bilemezsin. Sarılsan bana bir annenin evladına gösterdiği
o kutsal şefkatle, başımı göğsüne yaslasam ve yiten ümitlerimin ayak seslerini duysam
kalbinin atışında, içine düştüğüm çaresizlikle birlikte sana sımsıkı sarılırken, sıcaklığını
hissedip boğazıma düğümlenen ve içimde yankılanan hıçkırıklarımı özgür bırakıp ağlasam.
Sen saçlarımı okşasan bir babanın nasırlı elleriyle oğlunun saçlarını okşadığı gibi ve
ben içimdeki zehiri nehir misali akıtsam ne güzel olurdu sevgili. Ama yoksun işte ve ben
bunların hepsi bir hayalden öteye gidemiyor, ne acı değil mi? Dostlarım, bugüne dek hayatıma
giren tüm sevenlerim, değer verdikçe canımı alan sevdiklerimin yokluğu kadar gerçek yokluğun...

O kadar yalan ki insanların gülümsemeleri, o kadar menfaatperest olmuş ki yeryüzünde herhangi
bir anı paylaştıklarım, artık alınacak bir canım, bir parçam kalmadığı için bir anda yok
oluverdiler. Bir fotoğraf geldi gözlerimin önüme şimdi, kimdi hatırlamıyorum o fotoğrafı çeken,
hatırladığım tek şey var ardında akbabanın olduğundan habersiz bir Afrikalı çocuğun çaresizliği
ve resmi çeken kişi intihar etmişti sanırım o anı o karede ölümsüzleştirdikten sonra...
Çünkü o çocuk ruhunu akbabaya teslim etmişti. Çaresizliğim o Afrikalı çocuğun ki gibi ve
azabım o fotoğrafçınınkiyle aynı derecede acı verici, sevdiğimi sunduğum kim varsa sevgili,
hepsi birer birer o akbaba gibi olup çıktı. Ama ben şimdiye kadar savaştım hayalinin sayesinde,
bir yerlerde var olduğun ümidiyle yaşadım, seni delice sevdim ve yokluğunda bile seni içimde
yaşattım her nefes alışımda... Ta ki, bu yazıyı kaleme aldığım şu ana kadar dayanabildim,
bu saate kadar sen gelmedin, ruhumu akbabalara teslim ediyorum, gelsen de kurtaramazsın artık...

Herkes bayram sevinci yaşıyordu sevdiğim. Kim bilir sende yaşadın belki, kutlu olsun geçmiş
bayramın ve gelecek olan bayramların ve ben bu bayram sabahı yine sessizce ağladım.
Her bayramda olduğu gibi.... Kimsesizdim, çalmadım kimselerin kapılarını, kimsesizliğim
kapımı çaldı, kapattım kendimi hücreme, gecenin karanlığına gizlenip çıktım dışarı gece saklar
beni diyerek, kimsesizliğimle bayramlaştım, yalnızlığımın elini öptüm, sefaletimi bir tabakta
sundum şeker tadında firari ruhuma...

İçini karattım değil mi? Affet beni sevgili, inan ki bunun tek sebebi; kimsesizliğimden,
kalabalıklarda bile yalnızlaşmamdan, sefaletimin bana sunduğu çaresizlikten ve bir sen kaldın
bu çaresizliğin ortasında tek dayanağım, içimi dökebileceğim, yazarak yaşadığım bir sen varsın,
sadece sen anlarsın beni, dilinde zehir zemberek kelimeleri cansız kağıtların bedenine aktarırken
sıcaklığını hissettiren ve seni bana getiren kalemimden başka tek sen varsın beni anlayabilen,
beni terk etmeyen bir sen kaldın. Affet!

Sonuçta bende insanım, sana toz pembe bir dünya vermek, seninle toz pembe düşler kurmak isterdim.
Gerçekliğinle el ele verebilseydim, iyi bir Ferhat olurdum ya da aşk ile yanmaların ötesine geçmiş
bir Mecnun olurdum uğrunda, şüphen olmasın. Seninle gezmek isterdim, sen ne istersen alabilmek,
gözlerine bakarak geceleri şiirlendirmek isterdim; bir yuvamızın olmasını, çocuklarımızın şen
kahkahalarıyla şenlenmek, sen olunca yanımda üzülmelerin bile bir anlamı olurdu eminim.
En çok neyi isterdim biliyor musun sevgili? Seni yazmak yerine yaşamak olsaydı kaderimde,
ölüm kederlendirmezdi beni, doya doya yaşardım seni ve o an ölümsüzleşirdim.

Kaç zamandır yokum kendimde, kaç zamandır yoksun. Ne ben alışabildim sensizliğe, ne tütün
kokusu sinmiş odam alışabildi hayalinsizliğe... İnan çok gücüme gidiyor; öykülerimde can
bulan kadınların senin yerine beni sahiplenmesi ve kimsesiz sokaklarda attığım her adımla
sen uzaklaşıyorsun sanki, bunu düşündükçe, sensiz kalmak gücüme gidiyor sevgili. Gözlerimi
açmak bile istemiyorum, sensiz bir güne başlayacağımı biliyorum ve onulmaz yaralar açıyor
ruhumda, gözlerimi açmıyorum bende, tüm dünya beni uykuda biliyor, oysa uykuyu unutalı çok oldu.
Hayalinde can bulan gülüşünü özledim. Kendimde unuttuğum ne varsa bulduğum hayalini özledim.
Seni çok özledim, özlemlerim işgal edince yüreğimi, delice bir istekle, Neroncavari bir arzuyla
bu şehri yakmak istedim, vazgeçtim daha sonra; eğer ateşe mahkum olursa bu şehir bende yanarım,
bilmekteyim yanmaların acısını ama senin bu acıyı bilmeni istemiyorum sevgili. Sen yanmaları bilme,
sensizliğimde yanmalarımı bilmediğin gibi... Bilme!

Nasıl da huzursuzum. Evimin çatısına tüneyen bu baykuş, Azrail’in habercisi gibi, ölümün yaklaştığını
haber veriyor sanki, annem hastalandı yine, ayağı tutmaz oldu. Ben çaresizim, sefilim ve sefaletime
bir aşkla seni dahil etmekten, sonrasında kaybetmekten korkuyorum. Daha bin bir çeşit dert başımda,
görsen tanıyamazsın beni, genç yaşta karlar yağdı saçlarıma... Sıkıntılarda sevinçlerin olduğu gibi
biz insanlar için. Geçecek elbet bu günler, seni kocaman bir gülümsemeyle karşılayacağım bir gün
sevgili. Bekliyorum seni, unutma beklemelerimi. Seni seviyorum.

 

 
 
Hergüne Bir Portre Resmi


www.kodburda.tr.gg
 
Günlük Burç
 

1-Âfetü’l ilmi en nisyanü: İlmin afeti unutmaktır.
************************
2-Ettuhuru şatru’l iman: Temizlik imanın yarısıdır.
************************
3-A’kilhâ ve tevekkel: (Deveyi) bağla ve tevekkül et.
************************
4-Sûmû tesihhû: Oruç tutun, sıhhat bulun.
**********************
5-Es-salâtü imâdü’d dini: Namaz dinin direğidir.
*************************
6-Talebü’l helali cihadün: Helal peşinde koşmak cihaddır.
******************************
7-El-kelimü’t tayyibetü sadakatün: Güzel söz sadakadır.
***************************
8-El cennetü tahte zılâli’s süyuf: Cennet kılıçların gölgesi altındadır.
*************************
9-El mecalisü bi’l emaneti: Meclislerdeki sözler emanettir.
***************************
10-Ed-dellü alel hayri kefailihi:Hayra vesile olan yapan gibidir.
****************************
11-El cennetü dâr-ül eshıya: Cennet cömertler yurdudur.
*************************
12-Es- savmü nısf’us sabr: Oruç sabrın yarısıdır.
************************
13-Es sabru nısf’ul iman: Sabır imanın yarısıdır.
***********************
14-Et tebessümü sadakatun: Tebessüm etmek sadakadır.

************************
15-Es sabru miftahul ferec: Sabır, başarının anahtarıdır.
************************
16-Es sabru ınde sadmetül ula: Sabır, musi,betin ilk anındakidir.
************************
17-Efdalü’l ibadeti edvamuha: İbadetin efdali devamlı olanıdır.
************************
18-El Kur’anü hüved deva: Kur’an, sırf devadır.
************************
19-Men samete reca: Dilini tutan kurtuldu.
************************
20-Re’sü’l hikmeti mehafetullah: Hikmetin başı Allah korkudur.
************************
21-El idetü atiyyetün: Vaad edilen verilmelidir.
************************
22-Ed duaü silahu’l mümin: Dua müminin silahıdır.
************************
23-İsmah yusmah leke: Müsamaha et ki sende göresin.
************************
24-Es salatü nur’ul mümin: Namaz müminin nurudur.
************************
25-En nedametü tevbetün: Pişmanlık tövbedir.
************************
26-El mescidü beytü külli takiyyin: Mescid, takva sahiplerinin evidir.
************************
27-Ed dinü en nasiha: Din nasihattir.
************************
28-Ed duaü hüvel ibadetü: Dua ibadettir.

************************
29-El cümuatü haccü’l mesakin: Cuma fakirlerin haccıdır.
************************
30-Hüsnü’s suali nısfu’l ilim: Güzel soru, ilmin yarıdır.
************************
31-Es selamü kable’l kelam: Önce selam, sonra kelam.
************************
32-İzâ gadibte fe’skut: Öfkelendiğinde sus.
************************
33-Kesretü’d dahiki tumitül kalb: Çok gülmek kalbi öldürür.
************************
34-Es savmu cünnetün: Oruç kalkandır.

35-Es subhatü temneu’r rızk: Sabah uykusu, rızka engeldir.
************************
36-El hamrü ummü’l habais: İçki, kötülüklerin anasıdır.
************************
37-Zina’l uyûni en nazaru: gözlerin zinası bakmaktır.
************************
38-El kanâatü mâlün la yenfedü: Kanaat bitmez bir sermayedir.
************************
39-El hayaü minel iman: Hayâ(utanma duygusu) imandandır.
************************
40-El mer’ü ala dini halilihi: Kişi, arkadaşının dini üzeredir.
font>

günlük diziler
 

Hurriyet.www.gazetealemi.com Zaman www.gazetealemi.com Radikal www.gazetealemi.com Milliyet www.gazetealemi.com Bugun www.gazetealemi.com Turkiye www.gazetealemi.com Vatan www.gazetealemi.com Sabah www.gazetealemi.com Yeni Safak www.gazetealemi.com

webuzmani.blogspot.com
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol